26 Eylül 2008 Cuma

Beyaz Güvercin

Soğuktu kaldırım.
Ahenk içinde düşen yağmur damlaları daha da soğuklaştırıyordu onları.
Şakaklarımdan aşağı kaldırıma ulaşmak için yarışan damlalar düşüyordu…
Gökyüzü giyindiğim umutlar kadar pisti.
Pis ve bulanık.
Güzel olan hiç olmayandı belkide beklediğim ana kadar
Hiç ulaşamayacağımı bilsem bile umutla beklediğim beyaz an.
Ruhum başaramıyordu canlı kalmayı
Soğuyordu yavaşça.
Ölü,kirli bir beden gibi, soğuyordu.
Bir uğultu kapladı havayı.
Uğultudan çok bir ses.
Beyaz bir umut.
Bir küçük siyah nokta gitgide beyazlaşarak yaklaşıyordu bana
Pis gökyüzünün ona hiç ait olmadığını düşündüğü bir nokta.
Yavaşça süzüldü ve önüme düştü.
Soğuk kaldırıma.
Beyazlığı çirkefçe kirletilmiş bir güvercin
Ağlıyordu.
Belki de,
Üşüyordu.
Nede olsa soğuktu kaldırım.
Uzandım ona ufak bir korku eşliğinde
İsteyeceğim son şeydi onu ürkütmek.
Kavradım yorgun bedenini,
İçimdeki şevkat an be an büyüyerek…
Bulmuştum can yoldaşımı
Karaltının içindeki tek ışığı.
Omzuma kondu beyaz güvercin.
Artık ağlamıyordu.
Bembeyaz ve güçlü kantlarıyla,
Benim yaşlarımı siliyordu.
Sanki taşıyordu beni
O omzumdayken onunla uçuyordum.
Yavaş yavaş güneş açtı.
Temizlenmiş onun gelişiyle gökyüzü.
Gökyüzüyle birlikte umutlar.
Gülüyordum sadece,
Gülüyordum onunla birlikte…
Titreyerek açtım gözlerimi.
Yağmur yağmıyordu artık
Yerini zevkle soğuk rüzgara bırakmıştı.
Biraz daha esti soğuk ve gaddar rüzgar.
Pis gökyüzünün eli kanlı hizmetkarı rüzgar.
Son ateşiyle yaşattığı güzel düş bitmişti ruhumun bana.
Esiyordu rüzgar,
Soğuktu kaldırım…


B.E.’07

Hiç yorum yok: