3 Eylül 2013 Salı

Yaşam

Adını yaşam koymuşlar o en derin uykunun.
Gizlemişler evren denilen o paslı kutunun içine;
Uyanmak isteyen benliklerin homurtusunu.

Yazar herkes kendi senaryosunu en ince detayına kadar
Kabullenemezler varlık adını koydukları o kurguyu
İnkar ederler perde kapanırken;
Karanlığın kalbinde Son’un başlangıcını karşılarlar.

Hisler gerçek değildir hiçbir zaman
Zaman durur, yükselir gitgide fısıltılar.
Belki de birbirlerini şaşırarak karşılarlar.
Adını yaşam koymuşlar o en derin uykunun,
Uyanırken her zaman bedenlerine ağlarlar.


B.E. ‘ 13

11 Haziran 2010 Cuma

Müzik Heryerdedir.

Müzik her yerdedir
Ve seninle güzeldir.
Aramak istediğin yerde bulursun onu.
Yaşama dair hiçbir şey bulamazsan bile
Kalbinin atışını dinle
Müzik kalbinin ritmindedir.

Asfalta düşen yağmur tanelerinin fısıltıları
Bakışlarında gizlidir.
Doluya dönen yağmurun hızlılığı
Bakışlarını derinleştirir.
Yağmuru dinle
Müzik Yağmurun içindedir.

Gün doğarken canlanan kuş sesleri
Gülümsemenin resmidir.
Güneş ufukta göründüğü anda
Tebessümün güçlenir.
Gün doğarken kuşları dinle
Müzik gün ile birlikte doğan kuşların rapsodisindedir.

Fırtınanın habercisi keskin rüzgâr
Bazen de yaz gününde tenini okşar.
O rüzgâr tenime değen tenindir.
Ne kadar hızlanırsa içimi o kadar ürpertir.
Belki kopacak fırtınayı beklerken belki de,
Biraz olsun serinlemek istersen;
Rüzgârı dinle
Müzik rüzgârla birlikte esen notaların kendisidir.

Müzik her yerdedir.
Onu bulmak istediğin,
Seni görmek istediğim,
Varlığını hissettiğim,
Her yerdedir.
Müzik, seninle güzeldir.


B.E 2010

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Gücün Zayıflığı

Avuçlarım bomboştu hiçlikten başka
Sessizliğin çığlığı dün gibi kulaklarımda.
Gökyüzünün yakınlığı hissettiriyor kendini
Bedenim hafifliyor biraz daha .


Yokluğum varlığımı yenseydi
Bilincim orada olup bunu bilebilir miydi ?
Havanın kokusunu tadarken tenim
Manasız bedenleri yırtıp atmanın vakti geldi


Umutsuzluğun içindeki hayal taneleridir yaşam,
O hayalin baş kahramanını tam karşıdan izlemektir
Turuncu gökyüzünde gürleyen dalgalar gibi
Umudu yaratmaktır karanlıkların en karanlığından.


Ve bir ışık görünür.
Taptaze, hayat kokan bir ışık.
Ve ben onu tam karşıdan izlerken
O umutlarımın içindeki hayalim olur.
Umutsuzluğumu kovarken
Turuncu akşam güneşi olur.
Karanlıkların en karanlığı zayıflar,
Anlamında artık bir zayıflık var.
Dostlar bunu Gücün Zayıflığı adıyla anar..


BE 2010

26 Eylül 2008 Cuma

Acı

Düşünceler geçer beyinlerden
Silinmek istenen düşünceler
Bir daha hatırlanmak istemeyen.
Tıpkı terkedilen bir bebek gibi.
Sorgulanmadan hayatlardan koparılan
Yaşama hakkı alınan
Bir daha hatırlanmak istenmeyecek olan düşünceler.
Ne istediğini bilmez boşlukta yüzen bünye..
Bir gün ihtiyaç duyar o düşünceye kıvrımları açılmış beyinler
Hatırlamak ister,
Belki de ağlamak.
Ağlar sonra
Hıçkıra hıçkıra ağlar.
Ya hatırlayamazsa?
Hissedecek duygusu bile kalmaz boşlukta.
İmkansız uzak görünür gözlere çoğu zaman
En kolayıdır kestirip atmak,unutmak.
Unutulamayan güzeldir.
Acı çektirir.
Aslında bilinen gerçek tektir,
İstemeyiz mutlu olmak.
Gülmek, sorunsuz yaşamak.
“Sadece” yaşamak..
Ufacık bir gözyaşı damlası.
Ne zaman şakaklardan eksik olsa,
Mutlu sanarız kendimizi.
Bilmiyoruz ki..
Acı çekmek istiyoruz.
Hatırlamak, düşünmek,”ölümü” istemek.
Onlarsız bir hiçiz.
O kadar çok acı çekmek istiyoruz ki ,
Kimse saramaz açık olan yaraları.
Acı söz konusu olduğunda,
En bencil yaratıktır insan.
Oyun oynar onunla.
Ne zaman kaybetse, tekrar elde eder onu.
Yaşamak için bağlanırız bazı duygulara.
Hayatımızda en kolay elde edeceğimiz duygunun esiri olmuşuz halbuki..
Acının…


B.E.’08

Nefes Aldığın Kadar Yaşarsın

Nefes aldığın kadar yaşarsın.
Çıkmak ister ağzından kelimeler
Görmek ister gözlerin biraz daha
Ama bütün bunlar, düğümlenir kalır en sonunda.
Gözlerini istemesen de kapatırsın.

Nefes aldığın kadar yaşarsın.
Yorar en sonunda hayat seni
Bıkar ,tükenir ,yapayalnız kalırsın
İsyan edersin dayanamayıp aldığın nefeslere
Ne yaparsan yap acı verir kalbinin sesi, durduramazsın.

Nefes aldığın kadar yaşarsın.
Umutla beklersin geleceği
Düşünmek istemezsin sonunda her şeyin biteceğini
Yaklaştıkça yavaş yavaş karanlık son,
Geç de olsa anlarsın “acı gerçeği”.

Nefes aldığın kadar yaşarsın.
Durduramazsın akıp giden zamanı
Karşı koyamazsın umursamadan geçen dakikalara
Boğazını yakan nefesin genzine tıkanırken tutamazsın saniyeleri
Sen kirli nefesini geri verirken bir daha asla alamaz o nefesi biryerlerde başka birileri.

Nefes aldığın kadar yaşarsın
Kalbinin attığı kadar gözlerin açık olur
Anlarsın gerçekleri.
Gözünün önündedir kara perdenin arkasındaki umutların.
Gün olur kesilir nefesin…
Ardında bırakırsın benliğinle birlikte tüm hayallerini.
İşte o zaman anlarsın göçüp gittiğini…


B.E’08

Beni İzliyor

Gözyaşım çoktan kurudu.
Geçmişin korları,geleceğimi de ısıtacak.
Bir adım daha atıyorum,
Ömrümden bir saniye daha çalıyorum…
Saniyeler,dakikalar,saatler…
Yarın göründüğü kadar yakın mı...
Ezan okunuyor…
Diken diken tüylerim ok misali fırlamak istiyor.
O’nu hissediyorum.
Çok ama çok yakınımda,beni izliyor.
Beni izliyor,
Her adımımı inceliyor dikkatle.
Yaşarken çürüyen bedenime alay edercesine bakıyor.
Kendimden bile daha yakın artık bana
Beni izliyor…
Serin bir huşu kaplıyor içimi.
Benliğim artık “ben”olmak istemiyor.
Geçmişim bir film şeridi gözlerimde…
Ezan okunuyor…
Bir yaş daha düşüyor kuru gözlerimden.
Çok geçmeden o da kuruyor…

B.E.’06

Beyaz Güvercin

Soğuktu kaldırım.
Ahenk içinde düşen yağmur damlaları daha da soğuklaştırıyordu onları.
Şakaklarımdan aşağı kaldırıma ulaşmak için yarışan damlalar düşüyordu…
Gökyüzü giyindiğim umutlar kadar pisti.
Pis ve bulanık.
Güzel olan hiç olmayandı belkide beklediğim ana kadar
Hiç ulaşamayacağımı bilsem bile umutla beklediğim beyaz an.
Ruhum başaramıyordu canlı kalmayı
Soğuyordu yavaşça.
Ölü,kirli bir beden gibi, soğuyordu.
Bir uğultu kapladı havayı.
Uğultudan çok bir ses.
Beyaz bir umut.
Bir küçük siyah nokta gitgide beyazlaşarak yaklaşıyordu bana
Pis gökyüzünün ona hiç ait olmadığını düşündüğü bir nokta.
Yavaşça süzüldü ve önüme düştü.
Soğuk kaldırıma.
Beyazlığı çirkefçe kirletilmiş bir güvercin
Ağlıyordu.
Belki de,
Üşüyordu.
Nede olsa soğuktu kaldırım.
Uzandım ona ufak bir korku eşliğinde
İsteyeceğim son şeydi onu ürkütmek.
Kavradım yorgun bedenini,
İçimdeki şevkat an be an büyüyerek…
Bulmuştum can yoldaşımı
Karaltının içindeki tek ışığı.
Omzuma kondu beyaz güvercin.
Artık ağlamıyordu.
Bembeyaz ve güçlü kantlarıyla,
Benim yaşlarımı siliyordu.
Sanki taşıyordu beni
O omzumdayken onunla uçuyordum.
Yavaş yavaş güneş açtı.
Temizlenmiş onun gelişiyle gökyüzü.
Gökyüzüyle birlikte umutlar.
Gülüyordum sadece,
Gülüyordum onunla birlikte…
Titreyerek açtım gözlerimi.
Yağmur yağmıyordu artık
Yerini zevkle soğuk rüzgara bırakmıştı.
Biraz daha esti soğuk ve gaddar rüzgar.
Pis gökyüzünün eli kanlı hizmetkarı rüzgar.
Son ateşiyle yaşattığı güzel düş bitmişti ruhumun bana.
Esiyordu rüzgar,
Soğuktu kaldırım…


B.E.’07